Ceza Sorumluluğunun Değerlendirilmesi Ceza Sorumluluğunun Değerlendirilmesi

Ceza Sorumluluğunun Değerlendirilmesi

Türk Ceza Kanunu çocukların cezai sorumluluğunun başladığı yaş olarak 12 yaşı belirlemiştir. Bu yaş sağır ve dilsizlik durumunda ise 15 olmaktadır. Belirlenen bu yaşların alındak çocukların cezai sorumlulukların belirlenmesi için herhangi bir araştırmaya gidilmesine gerek bulunmamaktadır. Diğer bir yandan 15 yaşını dolduran ancak 18 yaşını doldurmayan çocuklar ile 18 yaşını dolduran ancak 21 yaşını doldurmayan sağır ve dilsizlerin de cezai sorumluluklarının tam olduğu kabul edilmektedir. Bu sebeple belirtilen bu gruplar için de ceza sorumluluğunun varlığının araştırılması gerek bulunmamaktadır. 

Bu grupların yanı sıra kanun koyucu 12 yaşını doldurmuş ancak 15 yaşını doldurmamış çocuklar ile 15 yaşını doldurmuş ancak 18 yaşını doldurmamış sağır ve dilsizlerin cezai sorumlulukları ile ilgili herhangi bir öngörüde bulunmamıştır. Bu sebeple de bu gruplar içerisinde yer alan kişilerin cezai sorumlulukların çeşitli bilirkişiler tarafından tayin edilmesine karar verilmiştir. 

Ceza Sorumluluğunun Değerlendirilmesinin Hukuki Zemini: Bilirkişi

12 yaşını doldurmuş ancak 15 yaşını doldurmamış çocukların yaptıkları eylemin hukuki sonuçlarını anlayabilecek ve hareketlerini kontrol edebilecek yetkinlikte olup olmamaları uygulanacak ceza açısından en önemli konu olmaktadır. Bu yeterliliklerinin olup olmadığının anlaşılması için ise kanun uygulayıcılar öncelikle bilirkişiye başvurmaktadır. Bilirkişilerden elde edilen raporlar doğrultusunda ise verilecek cezaya ya da ceza sorumluluğunun bulunmaması durumunda ise çocuğun beraatına ya da güvenlik tedbirlerinin uygulanıp uygulanmayacağına karar verilmektedir. 

Bilirkişinin Atanması, Reddi ve Çekilmesi

Uzmanlığı gereğince teknik ya da özel bilginin gerektiği durumlarda bilirkişiye başvurulmaktadır. Bilirkişiye başvurulması için soruşturma esnasında Cumhuriyet Savcısı, kovuşturma esnasında ise mahkeme talepte bulunabilir. Bunun yanında kanuni temsilcinin, sanığın, müdafiinin, şüphelinin ve katılanın vekilinin de bilirkişi talep etme yetkisi bulunmaktadır. İşin niteliğine bağlı olarak bir veya birden fazla bilirkişi ataması yapılabilmektedir.

Bilirkişilerin belirlenmesi için her yıl il adli yargı adalet komisyonları tarafından gerçek ve tüzel kişilerin yer aldığı listeler oluşturmaktadır. Bilirkişi seçimini hakimlerin ve Cumhuriyet Savcılarının yapması durumunda il dışındaki listelerden de seçim yapabilirler. Bunun yanında gerekçesinin gösterilmesi durumunda listede yer almayan gerçek ya da tüzel kişiler de bilirkişi olarak atanabilir. Kanunda belirlenmiş koşulların sağlandığı durumda ise bilirkişinin kim olacağı kanunda belirlenen şekli ile atanmaktadır. Bunun yanında kamu görevlilerinin bulundukları kurum ile ilgili mahkemelerde bilirkişi olarak atanmaları mümkün olmamaktadır. Bilirkişi olarak atananın tüzel kişilik olması durumunda ise kendisi için rapor hazırlayacak kişilerin bilgilerinin mahkemeye bildirilmesi gerekmektedir.  

Listede yer alan bilirkişiler il adli yargı adalet komisyonunda yemin ederler. Bu sayede her davadan önce yemin etmelerine gerek kalmaz ve ettikleri yemin yükümlülüğüne göre hareket ederler. Ancak liste dışından seçilmiş olan bilirkişilerin mahkemede yemin etmeleri gerekmektedir. Bilirkişinin atanması durumunda bilirkişi verilen görevi yerine getirmekle sorumlu olmaktadır. 

Bilirkişinin tarafsızlığından şüpheye düşülmesi durumunda bilirkişi isteme hakkına sahip olan kişiler bilirkişinin reddini de isteyebilirler. Bu hakkın kullanılabilmesi için ise mahkeme bilirkişinin bilgilerini gerekli kişilere bildirir. Verilen red talebi mahkeme ve hakim tarafından incelenir. Cumhuriyet Savcısınınn soruşturma aşamasında bilirkişi reddi talebinde buluması durumunda bu talep sulh ceza hakimi tarafından incelenmektedir. Red talebinde bulunan kişinin nedenlerini de bildirmesi gerekmektedir. 

Bilirkişinin tanıklığından çekilmesinin gerektiği hallerde ise bilirkişinin görevden çekilme hakkı bulunmaktadır. Bilirkişinin görevden çekilmesi için gerekli  şartlar içerisinde şunlar bulunmaktadır.

  • Şüpheli ve sanığın nişanlısı olmak,
  • Evlilik bağı kalmasa dahi şüpheli ve sanığın eşi olmak,
  • Şüpheli veya sanıkla arasında kan bağı ya da kayınlık ilişkisinin bulunması,
  • Sanık ya da şüphelinin alt ya da üstsoyu olmak,
  • Şüpheli ya da sanıkla arasında evlatlık ilişkisinin bulunması,
  • Bilirkişinin eczacı, doktor, diş hekimi, ebe ve bunların yardımcısı olması ve hastalarının bilgilerini kullanması gerektiğinde,

Bilirkişilerin görevlerinden çekilmeden görüş bildirmeme hakkı da bulunmaktadır. Ancak bunun için geçerli bir gerekçe bildirmeleri gerekmektedir. 

Bilirkişinin usulünce çağrılmasına rağmen gelmemesi, gelmesine rağmen yemin etmekten ya da görüş bildirmekten çekinmesi durumunda ise CMK’nın 60. maddesinde yer alan zorlayıcı hükümler uygulanmaktadır.

Bilirkişinin Yetkileri

  • Bilirkişi kendisini göreve atayan merci ile ilişki içerisinde kalarak görevini yerine getirmektedir. 
  • Gerekli olması durumunda bilirkişi yetkili merci ile bilgi paylaşımında bulunur. 
  • Gerekli tedbirlerin alınmasını isteyebilir.
  • Bilirkişinin gerekli görmesi halinde sanık ile bağlantısı olan kişiler ile görüşebilir.
  • Bilirkişinin sanığın ya da failin ifadesinin alınmasında ya da sorgulanmasında görev alması hukuken mümkün olmamakla birlikte bu kuralın bir istisnası bulunmaktadır. Bu hükmün istisnası muayene ile görevli olan hekimin muayeneyi gerçekleştirmek için savcı ya da hakim tarafından sorulması gereken soruları sorabilir. Ancak sorulan bu soruların ifade almak için olmaması gerekir.

Bilirkişinin raporu hazırlayabilmesi için sanığın ya da şüphelinin ifadesine ihtiyaç duyuyor ise o zaman bunu dosyadaki bilgilerden öğrenmek zorundadır. Ancak bilirkişinin raporu hazırlaması için dosyada yer alan ifadenin yetersiz olması durumunda bilirkişi hakim, savcı ya da mahkeme başkanı aracılığı ile sanık ya da şüpheliye soru sorabilir. Bu aşamada savcı, hakim ya da mahkeme başkanının huzurunda olmak şartı ile bilirkişi çocuğa doğrudan soru sorabilir.

Bilirkişinin uzmanlık alanı dışında bir konu hakkında bilgiye ihtiyaç duyması durumunda ise hakim, mahkeme, Cumhuriyet Savcısı, konusunda tanınmış kişiler ile bir araya gelmesine ve bu kişilerden bilgi almasına izin verilmektedir. Bunun için çağrılan kişiler yemin ederek bilirkişinin ihtiyacı olan bilgiyi verirler ve bu bilgiler bilirkişinin raporunu tamamlayıcı bölümü olarak sayılır.

Bilirkişi Raporunun Hazırlanması, Verilmesi ve Ücret

Bilirkişinin yapmış olduğu inceleme sona erdiğinde edindiği bilgiler ve uzmanlığı çerçevesinde rapor hazırlayarak mahkeme tarafından verilen süre içerisinde ve imzalı olarak mahkemeye sunar. Eğer bilirkişinin raporu hazırlaması için verilen süre yetersiz ise o zaman bilirkişi ek süre isteme hakkına sahiptir. 

Raporun bir heyet ya da birden fazla bilirkişi tarafından hazırlanması durumunda her bilirkişinin hazırladığı bölüm altında isminin bulunması gerekmektedir. Ortak kanaat söz konusu olduğunda ise bu durumda raporda belirtilmesi gereken bölümlerden birisi olmaktadır. Atanan bilirkişilerin birbirine aykırı görüşlerinin var olması durumunda ise bu görüşler ve gerekçelerinin de raporda yer verilmesi gerekmektedir. 

Mahkeme bilirkişinin mahkemede dinlenmesine karar verebilmektedir. Bunun yanında dava ilgililerinden birinin istemesi halinde de bilirkişi mahkemeye açıklama yapmak için çağrılabilir.

Bilirkişinin raporu hazırlamasından sonra davanın taraflarına ve ilgili mercilere verilmek üzere birden fazla kopyasını hazırlaması ve ilgili yerlere ulaştırması gerekmektedir.

Bilirkişilerin raporu hazırlama sürecinde harcadığı emek ve mesaisine uygun bir şekilde ücreti belirlenmektedir. Eğer bilirkişi mahkeme nezdinde görevli ise bu kişi için herhangi bir ödeme yapılmaz. Bilirkişinin resmi bilirkişilik kurumunda görev alması durumunda ise kurumun belirlediği ücret ödenmektedir.

Çocuklarda Ceza Sorumluluğunun Değerlendirilmesinde Sosyal İnceleme Raporunun Yeri

Sosyal inceleme raporunun temel görevi suç işlemiş ya da suç işlemekle itham edilen çocuğun ilerleyen yıllarında sağlıklı ve üretken bir hayat sürebilmesi için en doğru kararın verilmesini sağlamaktır. Bunun için de çocuğun biyolojik, sosyolojik ve psikolojik incelemesini yapar. 

Sosyal inceleme Raporunda İçerik ve Biçim

Çocuk adalet sisteminde kullanılan sosyal inceleme raporu 3 bölüme ayrılmaktadır. Bu bölümlerin ilki formel bilgiler bölümü olmaktadır ve kendi içerisinde raporun yasal dayanağı, kimlik bilgileri ve kullanılan kaynaklar ve bilgi toplama yolları olmaktadır. 

Sosyal inceleme raporunun ana kısımları değerlendirme ve müdahale bölümleri olmaktadır. Müdahale bölümü ise değerlendirme bölümünü temel aldığı için asıl önemli olan değerlendirme bölümü olmaktadır. Ancak sosyal inceleme raporunun amacı yeterli bir müdahale planının hazırlanmasını sağlamak olduğu için açıklamasız bir değerlendirmenin ya da ayrıntısız bir müdahale bölümünün bulunması durumunda sosyal inceleme raporu çocuğun yararı ilkesine ters düşen. Bu sebeplede değerlendirme geçmişe, müdahale bölümü ise geleceği aydınlatmak için kullanılmaktadır. 

Adli Psikiyatrik Değerlendirme

Kanunda cezai sorumluluğun belirlenmesi için belirlenmiş olan 12- 15 yaş aralığındaki çocuklar aynı zamanda ergenlik döneminde olan çocuklardır. Ergenlik döneminde görülen başlıca 4 gelişim aşaması bulunmaktadır. Bu aşamalar fiziksel- cinsel gelişim, bilişsel gelişim, sosyal gelişim ve duygusal- ruhsal gelişimdir. 

Beyin Gelişimi ve Ceza Sorumluluğu İlişkisi

Son yıllarda yapılan çalışmalar ergenlerin beyin gelişimleri hakkında daha fazla bilgi sahibi olmasını sağlamıştır. Bu bilgilere göre yetişkinler ile ergenler arasında dürtü, motivasyon, yargılama, fizyolojik olgunlaşma ve ceza sorumluluğu açılarından tamamen farklı olmaktadır.

  • Beyin ergenlik döneminde gelişimini tamamlamıştır.Gelişimini ancak 20’li yaşlarında tamamlar.
  • Beynin en son olgunlaşan bölümü ise alın tarafında yer alan bölümdür. Prefrontal korteks nedensellik ilişkisi kurma, planlama, bellek, dürtü kontrolü ve duygusal düzenleme gibi görevlerden sorumlu olmaktadır.
  • Ergenlerin karar vermeleri gerektiğinde genelliklerinde beyinlerinde yer alan duygu merkezini kullanırlar. Bunun sebebi ise frontal lobun henüz tam olarak gelişmememesidir.
  • Ergenlerin sahip oldukları fiziksel, sosyal ve psikolojik özelliklerden dolayı yetişkinlere göre daha riskli davranışlar gösterme eğiliminde olmaktadır. 
  • Çocuklar ergenlik dönemine girdiklerinde daha küçük yaşlarda onları motive eden ya da heyecanlandıran aktiviteler aynı etkiyi göstermemeye başlar. Bu sebeple de daha uyarıcı ya da daha riskli davranışlara yönelirler.
  • Ergenler dışarıdan gelen baskılara karşı son derece kırılgan olmaktadır. Bu sebeple de genellikle çevreleri tarafından yönetilirler.
  • Bir ergenin yetişkinle birlikte iken doğru ve yanlışı ayırması sıklıkla mümkün olmaktadır. Ancak akranları ile birlikte oldukları hallerde doğru ile yanlışı ayırmakta zorlanırlar ve daha dürtüsel bir şekilde davranırlar. 

Ergenlik döneminde olan çocuklardaki bu gelişimler aynı zamanda cezai sorumluluklarını da etkilemektedir. Çünkü ceza sorumluluğu davranışsal ve bilişsel koordinasyondan sorumlu olan frontal lob ile ilgili olmaktadır. Bu bölgenin tam olarak gelişmesi için kişişinin 20’li yaşlarının ortalarına gelmesi gerektiği için çocuğun suç davranışı gelişmiş bir düşünce sisteminin sonucunda ortaya çıkmamaktadır.

Psikososyal Gelişim ve Ceza Sorumluluğu

Ergenlik döneminde psikososyal gelişim 3 aşamada gerçekleşmektedir. Erken ergenlik dönemi 10 ile 13 yaş aralığını kapsamaktadır. Bu yaş aralığındaki çocuklar çocukluk dönemlerini terk ederken aynı zamanda ergenliğe de ilk adımlarını atarlar. İkinci grup olan 14 ile 16 yaş aralığındaki grup ise orta ergenlik dönemi olarak adlandırılmaktadır. Bu gruptaki çocuklar alt kültür oluşumu ile akran grubu etkinlikleri ile karakterize olmaktadır. Son olarak geç ergenlik olarak adlandırılan 17 ile 20 yaş arasındaki dönem ise yetişkinliğe geçiş dönemi olmaktadır. Ergenlik dönemindeki çocuklarda görülen bu değişimler aynı zamanda adli psikiyatrik değerlendirmeyi de zorunlu kılmaktadır. Adli psikiyatrik değerlendirme yargılama sürecine şu kazanımlar sağlanır.

  • Çocuğun işlediği düşünülen suç fiilin hukuki etkilerini anlama ve sonuçlarını algılama yeterliliğinin bulunup bulunmadığı. Gençlerin davranışlarını etkileyebilecek ruh ve beden sağlığı ile ilgili etkenlerin ya da bozuklukların tanımlanmasını mümkün kılar.
  • Çocuğun davranışlarını etkileyecek olan faktörlerin objektif bir şekilde değerlendirilmesini sağlar. Bu sayede herhangi bir etkenin atlanmasının önüne geçilir.
  • Çocuğun suça sürüklenmesine neden olan etmenlerin sağlanmasını sağlar. Bu unsurlara yönelik önlemlerin alınmasına önemli rol oynar.

Çocukların ceza sorumluluğunun araştırılması için ruh ve biyopsikososyal gelişimlerinin beş açıdan incelenmesi gerekmektedir. Bu alanlar içerisinde bilişsel gelişim, psikososyal gelişim, ahlaki gelişim,yargılama yetisinin olgunlaşması ve karar verme yetisi ve ruh sağlığı problemleri bulunmaktadır.

Subscribe to Our Newsletter

Hukuki Konularda Danışmak İçin Bize Ulaşın

Merak ettiğiniz hukuki durumlarla ilgili bize ulaşabilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir