Halk arasında meşru müdafaa olarak bilinen meşru savunma en basit hali ile kendisine ya da başkasına karşı olan bir saldırının defedilmesi amacıyla eylemi gerçekleştiren kişiye kuvvet uygulanmasıdır. Meşru müdafaanın kanunlarımızda yer almasının sebebi ise kişilerin sahip olduğu hakları koruyabilmesini sağlamasıdır. Meşru müdafaa haklarından yararlanan kişilere ceza hükümlerini uygulanmamaktadır.
Kanunda güncellemeye gidilmeden önce saldırının cana ya da ırza karşı gerçekleşmesi gerekirken, düzenlemenin yapılmasından sonra saldırının kişinin haklarına karşı yapılması yeterli olmaktadır.
Meşru müdafaa Türk ceza Kanunu’nun 25. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre saldırının gerek kişinin kendisine gerekse de bir başkasına karlı gerçekleşmesi ya da tekrarlanması muhakkak olması durumunda savunma amacıyla o anın şartlarına göre def edilmesidir.
İçindekiler
Meşru Müdafaa (Meşru Savunma) Saldırıya İlişkin Şartlar
Bir eylemin meşru müdafaa kapsamında değerlendirilebilmesi için bazı şartları taşıması gerekmektedir.
Saldırının Oluşması
Öncelikle bir eylemin meşru müdafaa sayılabilmesi için eylemin kişinin kendisine ya da başka birisine karşı gerçekleştirilen saldırının bertarafı amacıyla gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu sebeple de saldırı söz konusu olmadığı halde yapılan eylemler meşru müdafaa olarak sayılmamaktadır.
Diğer bir yandan gerçekleştirilen saldırının gerçek kişi ya da kişilere karşı olması gerekmektedir. Tüzel kişilere karşı gerçekleştirilen saldırılarda savunma söz konusu olmamaktadır.
Saldırıda bulunması gereken bir diğer özellik ise süreklilik göstermesidir. Eğer bir saldırı başlamış ve kesilmiş ancak devam etmesi muhtemel ise o zaman yapılan eylem savunma sayılacaktır. Bu sebeplede henüz gerçekleşmemiş olan bir saldırıya karşı yapılan eylemlerin meşru müdafaa olarak nitelendirilmesi mümkün olmamaktadır.
Bunların yanında saldırının bitmiş ve devam etmeyecek olması durumunda da yapılan eylem meşru müdafaa olarak nitelendirilmemektedir. Ancak geçmişte gerçekleşmiş olan saldırının yeniden tekrarlanması söz konusu olduğunda meşru müdafaa olarak nitelendirilecektir.
Saldırı gerçekleştirilen kişinin ayırt etme yetisinin bulunup bulunmadığı meşru müdafaada önemli olmamaktadır. Bu sebeple de ayırt etme gücü bulunmayan kişilere karşı gerçekleştirilen saldırılarda da kişilerin kendilerini koruması durumunda meşru müdafaa hükümleri uygulanacaktır.
Saldırının Haksız Olması
Saldırıda bulunması gereken bir diğer özellik ise haksız bir fiil olmasıdır. Ayrıca saldırının hukuka aykırı olması durumunda da yapılan karşı eylem meşru müdafaa olarak nitelendirilecektir. Ancak haksız bir eyleme karşı gerçekleştirilen eylen kişinin kendini koruması için başvurabileceği son çare olması gerekmektedir.
Saldırının Kişinin Haklarına Karşı Yapılmasıdır
Eski kanunda meşru müdafaa sayılacak haller can ve ırza karşı yapılan saldırılar iken yeni kanunda kişinin tüm haklarına karşı yapılan saldırılar meşru müdafaanın içerisinde yer almaktadır.
Meşru Müdafaa (Meşru Savunma) Savunmaya İlişkin Şartlar
Kişinin kendisini ya da başkasını korumak saldırıya karşı yaptığı eylemlerin meşru müdafaa içerisinde yer alabilmesi için aşağıda yer alan şartları taşıması gerekmektedir.
Savunmanın Zorunlu Olması
Bir eylemin meşru müdafaa sayılabilmesi için kendisine ya da bir başkasına karşı bir saldırının bulunması zorunludur. Ayrıca yapılan eylemin saldırı ile bağlantılı olması da gerekmektedir.
Saldırıya karşı yapılan eylemin kişinin kendisini ya da diğer kişileri korumak için son çare olarak başvurulması ya da yaptığı eylem dışında herhangi başka bir seçeneğinin bulunmaması gerekmektedir.
Savunmanın Saldırı Yapana karşı Uygulanması Gerekir
Savunmanın ancak saldırıyı yapan kişiye karşı uygulanması gerekmektedir. Bu sebeple de gerçekleşen saldırı ile herhangi bir ilgisi olmayan kişiye karşı gerçekleşmesi durumunda meşru müdafaa sayılmayacaktır. Diğer bir yandan saldırıyı gerçekleştiren ile savunmayı yapan kişi arasında akrabalık ya da arkadaşlık bulunması durumunda da yapılan savunma meşru müdafaa kapsamına alınmamaktadır.
Savunmanın Saldırı İle Orantılı Olması Gerekir
Meşru müdafaanın en önemli şartlarından birisi de yapılan savunmanın saldırı ile orantılı olması ilkesidir. Eğer yapılan savunma saldırının üstünde ise o zaman meşru müdafaa kapsamından çıkarılacaktır. Örnek olarak yolda eşini yumrukla döven bir kişinin saldırısının engellenmesi için bıçakla saldırmak saldırı ile savunmanın orantısız olmasına yol açacağı için meşru müdafaa kapsamında değerlendirilmeyecektir.
Savunma ile saldırının orantılı olmasında dikkat edilen bir diğer nokta ise sınırlar olmaktadır. Eğer saldırıda bir yumruğa karşı 10 yumruk atılmış ise sınırların aşılması söz konusu olacaktır.
Meşru müdafaa için kanunda öngörülen şartların birinin dahi oluşmaması durumunda yapılan eylem meşru müdafaa kapsamında değerlendirilmemesine neden olacaktır.
Meşru Müdafaa ile Haksız Tahrik İlişkisi
Hem meşru müdafaa hemde haksız tahrik yapılan haksız bir saldırının karşılığında kendini korumak için başvurulan savunma olmaktadır. Ancak bir savunmanın meşru müdafaa sayılabilmesi için saldırının devam ediyor ya da devam edecek olması gerekmektedir. Ancak söz konusu haksız tahrik olduğunda geçmişte yapılan fiiller de geçerli olmaktadır. Meşru müdafaa ile haksız tahrik arasındaki ortak nokta haksız fiil olmasına rağmen fiilin gerçekleştiği zaman ayrım için önemlidir.
Meşru müdafaa ile haksız tahrik arasındaki bir diğer fark ise meşru müdafaa da savunma yapan kişiye herhangi bir ceza uygulanmaz iken, haksız tahrik sebebiyle savunmada bulunan kişiye ceza verilir. Ancak verilen cezada indirime gidilir.
Meşru Müdafaa ile Zorunluluk Halinin İlişkisi
Zorunluluk hali hukuka uygunluk sebebi olmamakla birlikte cezanın indirilmesini sağlayan nedenlerden birisi olmaktadır. Zorunluluk halinden bahsedebilmek için öncelikle ağır bir tehlikenin varlığının olması gerekmektedir. Ayrıca söz konusu olan tehlikenin kesin olarak gerçekleşecek olması da gerekmektedir. Zorunluluk halinden bahsedebilmek için tehlikenin savuşturulması için kullanılan aracın da tehlike ile orantılı olması gerekmektedir.
Zorunluluk haline ağır bir tehlike ile karşı karşıya kalan kişi haklarını kaybetmemek için başka birisine zarar vermek pahasına tehlikeden çıkmak istemektedir. Diğer bir yandan ağır tehlike sadece insandan değil hayvanadan, doğal afetten ya da doğadan da kaynakalnabilmektedir. Ancak bir savunmanın meşru müdafaa sayılabilmesi için tehlikenin insandan gelmesi gerekmektedir.
Zorunluluk hali ile meşru müdafaayı birbirinden ayıran en kesin fark meşru müdafaa da kişiye zarar veren kişiye karşı savunma yapılmaktadır. Ancak zorunluluk halinde üçüncü kişinin zarar görmesi söz konusu olmaktadır. her iki kavram arasındaki bu fark da meşru müdafaayı hukuka uygun yaparken, zorunluluk halini ise üçüncü kişiye zarar verildiği için ancak indirim sebebi yapmaktadır.
Son olarak zorunluluk halinde zarar gören kişinin failden tazminat talep etme hakkı bulunmaktadır. Ancak bu hak meşru müdafaa da bulunmamaktadır.
Meşru Müdafaa (Meşru Savunmada) Sınırın Aşılması
Bir eylemin meşru müdafaa sayılabilmesi için tüm şartların yerine gelmiş olması gerekmektedir. Bu şartların içerisinde sınırlarda bulunmaktadır. Kanun uygulayıcısı bir davanın meşru müdafaa sayılıp sayılmayacağı konusunu incelerken özellikle bu noktaya dikkat etmektedir.
Meşru müdafaanın sayılabilmesi için saldırı ve savunma arasında orantının olması gerekmektedir. Bu sınırın aşılması durumunda ise sınırın aşılması söz konusu olacaktır. Diğer bir yandan bir insanın saldırı altındayken uyguladığı güç anın heyecanından kaynaklı olarak saldırıdan daha fazla olabilmektedir. Kanun koyucular bu insani durumu değerlendirdikleri için savunma için uygulanan gücün mazur görülebilir düzeyde olması durumunda sınırın aşılmasını kabul etmiştir. Bu sebeple de kişinin meşru müdafaada bulunurken sınırı aşması durumunda yaşadığı olaydan dolayı heyecan, korku ya da telaş yaşaması durumunda kontrolünü kaybetmesini kusurlu olarak saymamaktadır. Mazur görülme sınırı ise hakimlerin takdirine bırakılmıştır. Ancak alınan yargıtay kararlarında sınırın aşılmasının kabul edildiği durumlar bulunmaktadır. Bu kararlara göre aşağıdaki hallerin oluşması durumunda sınırın aşılması mazur görülmektedir.
- Sınırın aşılmasının kabul edilebilmesi için öncelikle meşru müdafaa ile korunması gereken bir hakka saldırının bulunması gerekmektedir.
- Saldırının geçmiş zamanda var olmaması gerekir. Saldırının halen devam ediyor ya da devam edecek olması gereklidir.
- Savunmada görülen aşırılığın kişinin kendi lehine olması gerekmektedir.
- Sınırın aşılmasının sebebi kişinin yaşamış olduğu korku, heyecan ya da telaştan ileri gelmesi gerekmektedir.
Hukuki Konularda Danışmak İçin Bize Ulaşın
Merak ettiğiniz hukuki durumlarla ilgili bize ulaşabilirsiniz.